İbadethaneler Kanunu Teklifi

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MESLİSİ BAŞKANLIĞINA

İbadethaneler Kanunu Teklifimiz gerekçesi ile birlikte ilişikte sunulmuştur.

Saygılarımızla arz ederiz.

 

        Engin Altay                                Levent Gök                               Özgür Özel

  İstanbul Milletvekili               Ankara Milletvekili              Manisa Milletvekili

CHP Grup Başkanvekili      CHP Grup Başkanvekili        CHP Grup Başkanvekili 

 

GENEL GEREKÇE

Anayasa’nın 10 ncu maddesinde “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetmeksizin kanun önünde eşittir” hükümlerine yer verilerek yurttaşların kanunlar önünde hiçbir ayrım yapılmaksızın eşit olduğunu açık bir şekilde ortaya konulmuştur. Maddeyle kişilerin inanç ve ibadet özgürlükleri anayasal güvence altına alınmıştır. Anayasa’nın 24 ncü maddesinde de “Herkes vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir ve ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir” denilerek her türlü inancın özgürce yaşanması anayasal güvenceye kavuşturulmuştur.

Laik, demokratik hukuk devletinde en temel kural devletin bütün inançlara eşit uzaklıkta olması; inançlar arasında ayrımcılık yapmamasıdır. Ancak ülkemizde bütün vatandaşlardan toplanan kamu kaynakları, ayrımcılık yapılarak sadece belirli bir mezhebe mensup vatandaşlarımız için kullanılmakta, diğerleri AİHM kararına rağmen, yok sayılmaktadır.

Oysa ülkemizde birlik ve beraberliğin, dinler ve mezhepler arasında kardeşliğin sağlanması; devletin kendini vergilerle finanse eden bütün inançlara mensup vatandaşlarına aynı uzaklıkta olması ve ayrımcılık yapılmaksızın eşit hizmet sunmasına bağlıdır.

Laik ve demokratik bir devlette nerenin ibadethane olduğuna siyasal iktidar sahipleri karar veremez. İnanç merkezleri ve ibadethaneleri inananları var eder ve yaşatır. Buna ancak o inanç kimliğine sahip insanlar karar verebilir. Nitekim Diyanet İşleri Başkanlığımız da 2013 yılında Hükümete sunduğu Raporda “”İbadethane tanımını ne devlet ne de Diyanet yapabilir. Hangi inançtan olursa olsun, kişiler ibadetlerini nerede yapıyorsa oraya ibadethane denilebilir. Aleviler Cemevlerini ibadethane olarak tanımlıyorsa, karşı çıkmanın gereği yok” şeklinde çok olumlu bir yaklaşım sergilemiştir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 2 Aralık 2014 tarihinde oybirliği ile verdiği kararla, Türk hukukunun sadece tanınmış dinlerin ibadethanelerinin elektrik faturasını üstlenip Cemevlerini bu statüden yoksun bırakmasının “din temelinde farklı uygulama” anlamı taşıdığını not ederek, inananları tarafından Cemevlerinin ibadethane kabul edildiğini belirtti ve Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “ayrımcılığı” yasaklayan 14’üncü maddesi ile “inanç özgürlüğünü” güvence altına alan 9’uncu maddesini ihlal ettiğine karar verdi.

Anayasamızın 90’ıncı maddesine göre, iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne karşı Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesine iptal davası açılamadığı gibi AİHM kararları da Türkiye açısından bağlayıcıdır.

Bu bağlamda, Cemevlerinin ibadethane/mabet olduğu AİHM kararıyla tescillendiğinden, Belediyelerin Cemevleri için arsa tahsis etmesi, yapım, bakım ve onarımını üstlenmesi ve bedelsiz veya düşük bedelle içme veya kullanma suyu vermelerinde hukuksal herhangi bir engel bulunmadığı gibi bunları yerine getirmek belediyelerin yasal görevlerindendir. Maalesef Hükümet AİHM’nin kararına rağmen iç kukumuzda gerekli düzenlemeyi yaparak sorunu tamamen ortadan kaldırmaktan kaçınmaktadır.

Buna rağmen yukarıda açıklanan yasal dayanaklar esas alınarak bazı belediyelerimiz Cemevlerinin ibadethane sayılması; cami, kilise ve sinagoglar gibi belediye hizmetlerinden ücretsiz veya indirimli yararlanması yönünde meclis kararları almaya başlamışlardır. Ancak bu tür girişimlerin sınırlı kalması bazı bölgelerde Alevi vatandaşlarımızın inanç özgürlüğü ve gerekli belediye hizmetlerinden yararlanırken başka yerlerde yararlanamaması sonucunu doğurmaktadır.

Ancak yukarıda açıkça belirtildiği üzere AİHM’nin Kararı kapsamında Cemevlerinin Anayasanın 90 ncı maddesine göre ibadethane sayılması zorunluluktur. Bu zorunluluğa rağmen uygulamada Hükümet başta olmak üzere merkezi ve bazı yerel yönetimler Alevi vatandaşlarımızdan aldıkları vergileri başka mezhebe mensup vatandaşlarımıza yönelik hizmetlerin finansmanında kullanırken Cemevlerine karşı tavır takınmaları Anayasaya aykırı olarak toplumsal uzlaşmamıza zarar verecek şekilde inançlar arasında ayrımcılık yaratmaktadır.  Bu gerçek, 2015 Avrupa Birliği İlerleme Raporu’nda da kaydedilerek, AİHM’nin Kararına rağmen Cemevlerinin ibadet yeri olarak resmen tanınması konusunda gerekli düzenlemelerin yapılmaması eleştirilmiştir.

Bu Kanunlar; yukarıda açıklanan sorunların giderilmesi ve Cemevlerinin de AİHM Kararı ile tescillendiği üzere yasal olarak ibadethane sayılması ve diğer ibadet yerleri gibi kamu hizmetlerinden hiçbir ayrım yapılmaksızın eşit olarak yararlandırılmaları ve böylece Alevi vatandaşlarımızın inanç ve ibadet özgürleri konusunda yaşanan ayrımcı uygulamaların kaldırılması amaçlanmaktadır.

 

MADDE GEREKÇELERİ

MADDE 1– Maddede Kanunun amacı ülkemizde ibadethane olarak kabul edilecek ibadet yerleri ile bunlara kamu idarelerince sağlanacak yardım ve faydaların yapılma esaslarının belirli standartlara kavuşturularak inançlar arasındaki ayrımcılığın kaldırılması olarak tanımlanmıştır.

MADDE 2– Maddede Kanun ülkemiz sınırları içinde ve ülkemiz sınırları dışında olmakla birlikte yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızca açılan ibadethaneler ile bunlara Devlet tarafından sağlanacak yardımları kapsadığı hüküm altına alınmıştır.

MADDE 3– Maddede Kanunun Anayasamızın 24 ve 90 ncı maddelerine dayanılarak çıkarıldığı belirtilmiştir.

MADDE 4– Maddede ibadethane olarak kabul edilecek yerler belirlenmektedir. Bu çerçevede cami, sinagog(havra), kilise ve cemevlerinin ibadethane sayılacakları hüküm altına alınmaktadır.

MADDE 5– Maddede kamu kurum ve kuruluşları ibadetler arasında ayrım yapamayacakları; ibadethanelerin yasalarla sağlanan her türlü hizmet, yardım ve faydalardan eşit olarak faydalandırılacakları; kamu idarelerinin üst yöneticilerinin de bu hususların uygulanmasını sağlamak üzere gerekli tedbirleri almakla görevli oldukları hüküm altına alınmaktadır.

Ayrıca maddenin ikinci fıkrasında ibadethaneler arasında farklı uygulama yapılamaması ilkesine aykırı davranan kamu idarelerinin yönetici ve sorumlularının Türk Ceza Kanununun görevin kötüye kullanılmasına ilişkin hükümleri uyarınca cezalandırılacakları hüküm altına alınarak ibadethaneler arasında ayrım yapılmasının önlenmesi etkin yaptırıma bağlanmıştır.

MADDE 6– Maddenin birinci fıkrasında kamu kurum ve kuruluşları hazırlayacakları yasal düzenleme, plan, işlem, yardım, hizmet ve benzeri çalışmalarında ibadethaneler arasında farklı uygulamaya neden olabilecek hiçbir işlem tesis edemeyecekleri,

İkinci fıkrasında bazı ibadethanelerin sayı olarak fazla olmasından kaynaklanan fazla hizmet, yardım ve faydaların farklı uygulama sayılmayacağı,

Üçüncü fıkrasında kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticileri birinci fıkraya göre ibadethanelere sağlanacak her türlü fayda ve hizmetlerin farklı uygulamaya neden olmayacak şekilde yürütülmesinin gözetilmesinden sorumlu olacakları hüküm altına alınmıştır.

MADDE 7– Yürürlük maddesidir.

MADDE 8– Yürütme maddesidir. 

 

İBADETHANELER KANUNU TEKLİFİ

Amaç

MADDE 1– (1)Bu Kanunun amacı ülkemizde ibadethane olarak kabul edilecek ibadet yerleri ile bunlara kamu kurum ve kuruluşlarınca sağlanacak yardım ve faydaların yapılma esaslarının belirli standartlara kavuşturularak inançlar ve ibadet yerleri arasındaki ayrımcılığın kaldırılmasıdır.

Kapsam

MADDE 2– (1)Bu Kanun ülkemiz sınırları içinde ve ülkemiz sınırları dışında olmakla birlikte yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızca açılan ve kullanılan ibadethaneler ile bunlara Devlet tarafından sağlanacak yardımları kapsamaktadır.

Dayanak

MADDE 3– (1)Bu Kanun Anayasamızın 24 ve 90 ncı maddelerine dayanılarak çıkarılmıştır.

İbadethane yeri

MADDE 4– (1)Bu Kanunun uygulanmasında cami, sinagog(havra), kilise, mescit ve cemevleri ibadethane yeri sayılır.

Farklı uygulama yapılamaması ilkesi

MADDE 5– (1)Kamu kurum ve kuruluşları ibadethaneler arasında ayrım yapamaz. İbadethaneler yasalarla sağlanan her türlü hizmet, yardım ve faydalardan eşit olarak faydalandırılır. Kamu idarelerinin üst yöneticileri ibadethanelere farklı uygulama yapılmaması hususunda gerekli tedbirleri alırlar.

(2)İbadethaneler arasında farklı uygulama yapılamaması ilkesine aykırı davranan kamu idarelerinin yönetici ve sorumluları Türk Ceza Kanununun görevin kötüye kullanılmasına ilişkin hükümleri uyarınca cezalandırılır. 

Farklı uygulamaların önlenmesi

MADDE 6– (1)Kamu kurum ve kuruluşları hazırlayacakları yasal düzenleme, plan, işlem, yardım, hizmet ve benzeri çalışmalarında ibadethaneler arasında farklı uygulamaya neden olabilecek hiçbir işlem tesis edemezler.

(2)Bazı ibadethanelerin sayı olarak fazla olmasından kaynaklanan fazla hizmet, yardım ve fayda farklı uygulama sayılmaz.

(3)Kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticileri birinci fıkraya göre ibadethanelere sağlanacak her türlü fayda ve hizmetlerin farklı uygulamaya neden olmayacak şekilde yürütülmesinin gözetilmesinden sorumludur.

Yürürlük

MADDE 7– (1)Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 8– (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.