Gösteriliyor: 61 - 66 of 66 Sonuçlar

Kadın-erkek eşit değildir diyen diktatöre inat: Yaşasın Kadınlar!

 

5 Aralık 1934 tarihinde tüm kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkını tanıyarak dünyanın birçok ülkesinden çok daha önce demokrasi ile tanışan ülkemizde bugün her alanda cinsiyet eşitsizliği yaşanmakta, kadınlarımız başta siyaset olmak üzere,  okulda, işyerinde, sokakta ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar.

Bugün, kadınlarımız başta siyasi eşitlik olmak üzere birçok alanda 1934 yılının çok çok gerisindedir ve yasalar önünde eşit olmalarına rağmen hala ülkenin birçok yerinde eşitsizliklerle mücadele etmek durumundadırlar.  Modern Türkiye’nin kuruluşu ile birlikte ülkemiz dünyada kadın hakları açısından öncü ülke iken, bugün bu yarışta geri kalmıştır.

 “Kadının yeri evidir!” “Yeterli donanımda kadın yok!” ‘Kadın erkek eşit değildir’ zihniyetinin gölgesinde bugün kadınlar seçilme hakkını kullanabilmek için dahi çok sayıda engelle mücadele etmektedir. Kadını sadece ailenin içinde bir birey olarak gören yasakçı zihniyet, kadının ilerlemesinin ve toplumun her alanında aktif olabilmesinin önündeki en büyük engeldir ve bu sorun her geçen gün derinleşerek büyümektedir.

Bugün, bırakın parlamentodaki kadın milletvekili sayısını, kadınların işgücüne katılımından, eğitim hayatına, yaşadığı şiddete ve kadın cinayetlerine kadar her alanda ülkemiz utanç verici bir tablo ile karşı karşıyadır Parlamentoda kullanılan dilde dahi cinsiyetçi söylem devam etmekte ve kadınlar yok sayılmaktadır.

 “Ey kahraman Türk kadını, sen omuzlar üzerinde göklere yükselmeye lâyıksın.” diyerek onlara verdiği önemi her fırsatta dile getiren ve bu doğrultuda büyük bir devrimi gerçek kılan Mustafa Kemal Atatürk’ün Kadınımıza ve tüm milletimize armağan ettiği Kadına Seçme ve Seçilme Hakkı Verilişinin 80. Yılını kutluyor ve bir kez daha yineliyorum:

Kadın erkek eşitliğinin FITRAT’a aykırı olduğunu söyleyen diktatöre inat: YAŞASIN KADINLAR!

Saygılarımla,

Özgür ÖZEL

Manisa Milletvekili

CHP Parti Meclisi Üyesi

Dünya Madenciler Günü Mesajı

“ Yeryüzü sıcak olsun diye o soğuk maden ocağına inip alın teri ile ekmeğini kazanan işçilerin emeklerini, alın terlerini, yaşama mücadelelerini bir siyasi partinin geleceğine, onun ikbali için Genel Başkanının oradaki miting meydanını doldurmasına, alkışlamasına tahvil etmeye çalışanlar, bu yaptıklarının hesabını eninde sonunda, tarih karşısında, hem Türkiye işçi sınıfına hem de bu ülkenin güzel emekçi insanlarına verecekler.”

Özgür Özel

Manisa Milletvekili

29 Nisan 2014-TBMM Tutanakları

***

Bugün 4 Aralık 2014.

Soma Faciasının üzerinden tam 206 gün geçti.

Ölenler öldü, kalan sağlar ise işsiz şimdi!

Bugün 4 Aralık ve Soma faciasının üzerinden geçen bu 206 günde Türkiye toplam 38 kazada 54 maden emekçisini yitirdi.

Ermenek’te 5 madencimizin cansız bedenine ise aradan 1 aydan fazla zaman geçmesine rağmen hala ulaşılamadı.

Karadon’da Mayıs 2010’da meydana gelen grizu faciasından sonra 30 işçinin yaşamını yitirmesi ile ilgili, dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın “güzel öldüler” yorumundan bu yana değişen hiçbir şey yok!

Yitip giden madencilerin arkasından benzer tepkiler yine verildi ve hükümet tarafından bu ölümler de “ normal”, “olağan” “kader” ve “fıtrat”…olarak görüldü. Görülmeye de devam ediyor.

Ancak,

“ Yeryüzü sıcak olsun diye o soğuk maden ocağına inip alın teri ile ekmeğini kazanan işçilerin emeklerini, alın terlerini, hayatlarını siyaset-sermaye ve sendika üçgeninde bir kara deliğe hapsedenler bu yaptıklarının hesabını eninde sonunda, tarih karşısında, Türkiye işçi sınıfına, bu ülkenin güzel emekçi insanlarına vereceklerdir”

Soğuk zindanlarda çocukları gülsün diye ölümü göze alan ama yine de yüzleri bir türlü gülmeyen maden emekçilerimizin her daim yanlarında olduğumuzu yineliyor, Dünya Madenciler Gününde bir kez daha tüm maden şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyorum.

Saygılarımla,

Özgür ÖZEL

MANİSA MİLLETVEKİLİ

CHP PARTİ MECLİSİ ÜYESİ

3 ARALIK DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ MESAJI

Sosyal adaletin ve sosyal demokrasinin görünür olabileceği en önemli toplumsal alanlardan birisi engelli vatandaşlarımızın yaşam kalitesi ve onların refahı, mutluluğudur.

Ancak bugün ülkemizde gelişmişliği sadece ekonomik rakamlarla ölçen bir anlayış hakimdir ve bu anlayış en çok engellilerimizi mağdur etmektedir. Çünkü kağıt üzerinde var olan ama sokakta, işyerinde yani toplumsal hayat içinde varolamayan vatandaşlarımız engellilerimizdir ve bu nedenle insanı bir matematik hesabına indirgeyen bu anlayışın bir an önce değişmesi gerekmektedir. Bu anlayış değiştiğinde ve sosyal devlet anlayışının hakim olduğu bir toplum olduğumuzda, engellilerimiz de gelişmişlikten, refahtan pay alır ve işte ancak o zaman gerçekten çağdaş ve güçlü bir Türkiye mümkün olabilir.

Bugün ülkemizde aileleri ile birlikte sayıları 30 milyonu bulan engellerimizin ve ailelerinin durumları son derece trajiktir. Onlar, ülkemizin sessiz çoğunluğu, ülkemizin görünmeyen gerçeğidir. Bu üzücü tablonun değişmesi, engellilerimizin eşit vatandaş olarak görülmeleri ve onurlu bir hayat sürebilmeleri için en başta ayrımcılığın önlenmesi yasasının hayata geçirilmesi gerekmektedir.

 Bir diğer önemli husus ise, engellilerimizi en çok etkileyen alanlardan birisi sağlık alanında yaşadıkları sorunlardır.  Bu alanda hiçbir kısıtlama olmadan engellilerimizin sağlık gereksinimlerine kavuşmaları sağlanmalı ve bu konunun önündeki her türlü yasal engel bir an önce kalkmalıdır. Ancak, bugün, Sağlık Uygulama Tebliği’nde yapılan değişiklikler, sürekli değişen tarifeler, artan fiyatlar engellilerimizin sağlık gibi en önemli ihtiyaçlarını karşılayamamalarına neden olmaktadır.  Engellilerimizin bu artan fiyatlarla ameliyat olmaları, ilaç almaları, ortez ve protez taktırmaları günden güne güç bir hal almaktadır.

Bu nedenle, başta engellilerimize karşı her tür ayrımcılıkla ve ayrımcı zihniyet ile mücadele etmeli ve onların en temel sorunları olan sağlık alanındaki aksaklıklar bir an önce giderilmelidir.  Ancak o zaman, engellilerimizin toplum içerisinde görünür olması sağlanabilir ve engellilerin yaşamın her alanına katılım gösterdikleri, kimseye muhtaç olmadıkları çağdaş bir toplum düzeyi yakalanabilir.

Bu duygu ve düşüncelerle, her şeye rağmen bütün engelleri aşma azmine ve kararlılığına sahip tüm engelli vatandaşlarımızın Dünya Engelliler Gününü yürekten kutluyor, zihinlerdeki engellerin kalktığı bir toplumda hep birlikte mutluluk ve sağlıkla yaşamayı diliyorum.

Saygılarımla,

Ecz. Özgür ÖZEL

MANİSA MİLLETVEKİLİ

CHP PARTİ MECLİSİ ÜYESİ

Kurban Bayramı Mesajı

CHP MANİSA MİLLETVEKİLİ ÖZGÜR ÖZEL’İN KURBAN BAYRAMI MESAJI

Hakça paylaşımın, dayanışmanın, kardeşliğin, barış ve huzurun egemen olduğu Bayramlar, yaşadığımız zor günleri bir nebzede olsa unutturmakta, umudu yeşertmektedir. Ancak bu bayramı da yine buruk bir şekilde karşılıyor, Soma’daki 301 canımızın acısını ve yakın coğrafyamızda devam eden savaşı, yaşanan insanlık dramını yüreğimizde hissediyoruz.

Böylesi bir bayram gününde, bir kez daha Soma’da hayatını kaybeden madenci kardeşlerimizi rahmetle anıyor, geride kalanların yaralarını sarmak, güç koşullarda ekmeğini kazanan, alın teri döken tüm maden emekçilerimizin yaşadığı zorluklara çözüm bulmak için mücadeleye devam edeceğimizin altını çiziyorum.

Bugün, dünyamızda ve bölgemizde yaşanan insanlık dramının artık son bulmasını ve Soma’daki gibi büyük acıların, göz göre göre gelen büyük faciaların ise bir daha yaşanmamasını temenni ediyorum.

Bugün, yüreği yanan tüm evlatların, tüm ana babaların acılarına bir kez daha ortak oluyor ve gözyaşının yerini sevince bırakmasını diliyorum.

Savaşların son bulduğu, işsizliğin, yoksulluğun, baskıların ve yasakların olmadığı bir ülke ve dünya özlemi ile tüm yurttaşlarımızın ve Manisalı hemşerilerimin Kurban Bayramını en içten dileklerime kutluyorum.

Saygılarımla,

Özgür ÖZEL

MANİSA MİLLETVEKİLİ

CHP PARTİ MECLİSİ ÜYESİ

Çocuk Cezaevlerindeki Şiddet Araştırılsın

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Bundan tam 3 yıl önce Adana Pozantı Cezaevindeki M Tipi Çocuk Cezaevinde 7 çocuğun yaşadığı tecavüz, taciz ve işkence skandalını ortaya çıkmış, Partimizin hazırladığı raporun ardından Pozantı Cezaevi kapatılmış ve mağdur çocuklar Sincan’a nakledilmişti. Aradan 3 yıl gibi bir süre geçtikten sonra, taciz ve tecavüz ettiği ortaya çıkan zanlılar hakkında açılan davada takipsizlik kararı verildi ve adeta bu olayın üstü örtülemek istendi.

CHP Cezaevi Komisyonun 01.03.2012 tarihinde Pozantı Kampının zulüm tarihini yazdıkları raporda; “Adalet Bakanlığı ve hükümet, Pozantı’da yaşananları unutturmak ve yok saymak için çaba harcamaktadır. Pozantı Cezaevi’ni kapatarak ve çocuklara başka yerlere göndererek, tanıkları ve kanıtları ortadan kaldırmanın mücadelesini veriyor. Plan çok basit: cezaevi boşaltılarak kanıtlar yok edilecek. Çocuklar nakledilerek tanıklar yok edilecek. Böylelikle olay unutulmaya terk edilecek.” denilmişti. CHP Cezaevi Komisyonunun bu raporunun ve yaşananların üstünden 3 yıl gibi bir süre geçtikten sonra suçlular aklandı ve davalarda takipsizlik kararı verilerek vicdanlar bir kez daha yaralanmıştır. Bu tam anlamıyla bir cezasızlık politikasıdır ve suçu meşrulaştırmaktan başka bir anlamı da yoktur.

Yine,  geçtiğimiz günlerde basında yer alan haberlere göre; Şakran Çocuk Cezaevinde Kurum Müdürü Hamit Karslıoğlu’nun imzasının yer aldığı ve 2 Aralık 2014 tarihli “Görev Taksim”  başlığını taşıyan kurum içi yazışmada, cezaevinde çocuk mahkûmların birbirlerine işkence yaptıkları, zayıf çocukların büyüklerce cinsel istismara uğradığı, bu suçlardan ötürü cezaevine düşenlerin de içeride küçüklere tecavüz ettikleri ve bunu topluca yaptıkları ileri sürülmüştür. Bu yazışmalarda; zayıf çocukların cinsel istismara uğradıkları, cinsel eğilimleri yüzünden kurumda olan çocukların bu arayışlarını ceza infaz kurumunda da sürdürdükleri, diğer zayıf çocuklara tecavüz ettikleri, hatta bunu grup olarak yaşadıkları, ayrıca, kurumda görevli infaz ve koruma memurlarının denetimsiz kaldığı, yetki ve sorumluluklarını aşarak yanlış kararlar icra ettikleri, koğuş nöbetçilerinin kurum kapılarında x-ray cihazını kullandığı, kullanımı çocuklarca yasak olan emtianın geçmesine neden oldukları ifade edilmiştir. Bu olaylar da göstermektedir ki; çocuk cezaevleri artık birer ıslah merkezleri değil, çocuklar için işkence mekanlarıdır.

Cezaevinde bulunan çocuk sayısı her gün değişmekle birlikte ülkemizde 2 bine yakın çocuk cezaevindedir ve 1 yıl içerisinde cezaevine girip çıkan çocuk sayısı 10 bini bulmaktadır. Bu rakamlarla birlikte değerlendirildiğinde cezaevlerinde çocuklara yönelik cinsel istismar ve tecavüz olaylarının artıyor oluşu son derece kaygı vericidir. Kaldı ki, çocuklar yaşadıklarını içinde bulundukları baskı ve korku ortamı nedeniyle anlatmaya cesaret edememekte ve bu şiddeti uzun süre sessiz bir şekilde, çaresizce yaşamak zorunda kalmaktadırlar. Kötü muamele, cinsel taciz ve tecavüz gibi durumlarla karşı karşıya kalan çocuklar cezaevinden çıktıktan sonra psikolojik travma yaşamakta, birçoğu cezaevinden sonra normal hayatına dönememekte ve takip edildiklerini sandıkları için evden-mahalleden dışarıya çıkamamaktadırlar.

Pozantı, Şakran ve benzeri örneklere her geçen gün bir yenisinin eklendiği ülkemizde bir an önce çocuk cezaevlerinde çocuklarımızın maruz kaldıkları işkence ve cinsel istismar olayları tüm boyutları ile araştırılmalı ve açığa çıkarılmalıdır. Bu nedenle; başta Pozantı ve Şakran olmak üzere çocuk cezaevlerinde yaşanan şiddet, cinsel taciz, tecavüz gibi olayların araştırılması, sorumluların açığa çıkartılması, hak ihlallerinin önlenmesi, tespit edilmesi ve bu ihlallerin bir daha tekrarlanmaması için önlem alınması amacıyla TBMM içtüzüğünün 104 ve 105.maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

 

              Saygılarımızla,

   Muharrem Işık            Nurettin Demir            Veli Ağbaba                    Özgür Özel

Erzincan Milletvekili     Muğla Milletvekili   Malatya Milletvekili       Manisa Milletvekili

Çocuklarımız İçin Daha Adil Daha Özgür Bir Dünya İstiyoruz

CHP’Lİ ÖZEL: “ÇOCUKLARIMIZ İÇİN DAHA ADİL, DAHA ÖZGÜR BİR DÜNYA İSTİYORUZ”

“Bugün Dünya Çocuk Hakları Günü. Ancak, gerek ülkemizde gerekse dünyada milyonlarca çocuk birçok haktan mahrum bir şekilde ve çocukluklarını dahi yaşayamadan büyüyor.

Bugün, dünyada, işkence ve kötü muameleyle karşı karşıya kalan, savaşlar ve silahlı çatışmalarda ölen, tecavüz ve işkenceye maruz kalan, asker olarak kullanılan, mülteci olan, açlık ve yoksulluk içinde milyonlarca çocuk var.

Aynı zamanda milyonlarca çocuk yoksulluk yüzünden istismara uğruyor, sokaklarda yaşamak zorunda kalıyor.

Ülkemizde ise 25 binden fazla çocuğumuz sokaklarda çalışıyor, okula gitmeleri gereken yaşta eve ekmek götürmek için uğraşıyorlar.

Son 10 yılda, ülkemizde çocuklara yönelik şiddet kat be kat artmış durumda.

Her 4 çocuktan 1’inin yoksul olduğu yani çalışmak zorunda kaldığı ülkemizde, çocuklarımız eğitim sisteminin içinde sıkışmış, gelecekleri yapboz tahtasına döndürülmüş durumda.

Eğitim kalitesi her geçen gün daha da kötüye gidiyor ve çocuklarımız temel bilgileri dahi almadan okullardan mezun edilerek, işgücüne dahil edilmek isteniyor.

Böylesi bir günde bir kez daha, çocuklarımıza daha refah ve sağlıklı bir gelecek sunmak, onların temel hak ve özgürlüklerinin korunmasını sağlamak, hayallerini gerçekleştirebilecekleri yarınlar için tüm tedbirleri almak zorunda olduğumuzun altını çiziyorum.

Bizler, çocuklarımızın savaşların gölgesinde, açlık ve yoksulluğun pençesinde değil, umutla, güvenle, mutlulukla büyüdükleri yarınlar için canla başla çalışmaya devam ediyoruz. Biliyoruz ki onlara daha müreffeh ve aydınlık bir gelecek sunmak hepimizin görevi. Biz çocuklarımız adına çok şey istemiyoruz. Biz sadece onların hak ettiği yarınları, onları yetiştirmek istediğimiz iklimi onlara sunmak için çalışıyoruz.

Zenginliğin bir yere yığıldığı bir dünya değil, herkesin nimetlerden eşit olarak yararlandığı daha adil, daha eşit bir dünya istiyoruz.

Çocuklarımızın sağlığını olumsuz etkileyen GDO’lu gıdalar değil, doğal ortamlarında yetiştirilmiş sağlıklı gıdalar istiyoruz.

Çocuklarımızı zehirli havada gezdirmek, onlara kirletilmiş su içirmek istemiyoruz. Gökdelenlerde, alışveriş merkezlerinde değil; çocuklarımızı güven içinde, ağaçların arasında, parklarda kuş sesleriyle, uçurtmalar altında büyütmek istiyoruz.

Çocuklarımız için, özgür eğitim istiyoruz. Dayatmalara bağlı değil, soran sorgulatan bir eğitim sistemi istiyoruz. Savaşın değil, barışın savunucuları olan nesiller yetiştirmeyi umut ediyoruz. 

Dünya Çocuk Hakları Günü’nde; çocuk yoksulluğunun olmadığı, çocuklar üzerinden politikanın yapılmadığı, onların o ‘gülen dünya’larının hiçbir çıkar uğruna karartılmadığı, çocuklarımızın tüm haklarına kavuştuğu barış dolu, umut dolu bir dünya ve bütün çocukların hayallerinin gerçek olduğu yarınlar diliyorum.

Özgür ÖZEL

MANİSA MİLLETVEKİLİ