Gösteriliyor: 1 - 10 of 40 Sonuçlar

“Parlamenter sistemi güçlendirmeliyiz”

ÖZGÜR ÖZEL: “PARLAMENTER SİSTEMİ GÜÇLENDİRMELİYİZ”
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, başkanlık tartışmalarına ilişkin, “AKP halkın iradesine saygı duyuyorsa 51, 49’dan büyüktür, parlamenter sistemi güçlendireceğiz” dedi.
Özel, TBMM’de gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Başkanlık sistemi tartışmaları ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın buna ilişkin açıklamalarının sorulduğu Özel, Hitler Almanyası’nın başta Almanların unutmak istediği, hiçbir siyasetçinin de atıf yapmayı tercih etmediği bir dönem olduğunu söyledi.
HİTLER ALMANYASINI KENDİNE HEDEF KOYDU
Özel, şöyle devam etti:
“Cumhurbaşkanı Hitler ile yatıyor, Hitler ile kalkıyor. Goebbels’in propaganda yöntemlerini kullanıyor. Üniter yapının da korunduğu başkanlık sisteminin de olduğu bir dönemi araştırırken Hitler Almanyası’nı bulmuş da söylemiş değil. En çalıştığı yerden geldi soru. Hitler Almanyası onun en dikkatle incelediği, yöntemlerini uyguladığı bir dönemi temsil ediyor. Hitler’in kömür yardımlarını, 5 çocuk yapma çağrılarını, Almanya’nın her yerini otobanlarla döşemesini, bununla övünmesini, bir seçimle gelip görev kendisine verilmediğinde üç ay sonra çeşitli yöntemlerle görevi alıp bir daha hiç bırakmadığını unutmadık. Bunların hepsini izliyor, biliyor.”
Başkanlık sistemi için anayasa değişikliğinin gerektiğinin altını çizen Özel, “Anayasa değişikliğinde, ‘herkesin uzlaştığı 60 madde var, bunu genişletelim’ derken, bir gerçeği gözden kaçırmayalım. Herkesin uzlaştığı 60 madde dışında, AKP dışında üç muhalefet partisinin üzerinde uzlaştığı 29 madde daha vardı. Onların her biri parlamenter sistemi güçlendirmek üzerineydi” diye konuştu.
YAPILMASI GEREKEN PARLAMENTER SİSTEMİ GÜÇLENDİRMEKTİR
Seçimdeki yüzde 49 oya işaret edenlerin, yüzde 51’in başkanlık sistemi değil, parlamenter sistem üzerinde uzlaştığını gözden kaçırmaması gerektiğini vurgulayan Özel, ‘Bugün Türkiye’deki sorun, parlamenter sistemin Sayın Cumhurbaşkanı eliyle yıpratılmış, yorulmuş ve tüketilmeye çalışılmış halidir. Bugün yapılması gereken; halka, demokrasiye, anayasaya saygınız varsa parlamenter sistemi güçlendirecek tedbirler almaktır” değerlendirmesinde bulundu. Özel, yeni anayasa müzakerelerine başlanması halinde bu 29 maddeyi koşul olarak sunup sunmayacaklarının sorulması üzerine şunları ifade etti:

20151023AW557529_01 “Parlamenter sistemi güçlendirmeliyiz”
ASKERİ DARBE ANAYASASINDAN KURTULMAMIZ LAZIM
“CHP anayasa değişikliği için kurulacak masaya oturur. Şundan oturur; çünkü bu anayasayı yapan bir askeri darbe. Askeri darbe anayasasından kurtulmamız lazım. Biz ilk dört maddeyi, parlamenter sistemi tartışmayız. Basın özgürlüğü, insan hakları, hakim teminatı, kuvvetler ayrılığı gibi çağdaş demokrasilerin nefes aldığı, yaşam bulduğu alanları genişletmek zorundayız. Üzerinde mutabakata varılan 60 madde hemen oradan başlanılıp konuşulacak elbette ama AKP’nin dışında üç partinin, üçünün bir arada ‘evet’ dediği 29 maddeden bahsediyoruz. Bu maddelerin her biri parlamenter sistemi güçlendiren maddelerdi. AKP halkın iradesine saygı duyuyorsa 51, 49’dan büyüktür, parlamenter sistemi güçlendireceğiz.”

DEMOKRASİYE CESARETİNİZ VAR MI?
Dokunulmazlık tartışmasının aslında bir tutarlılık tartışması olduğunu vurgulayan Özel, şu ifadeleri kullandı:
“2002’de seçimlerden bir yıl önce Sayın Erdoğan, ‘her türlü dokunulmazlığa karşıyız’ demişti. Biz bunu kendisine 2005’te hatırlattığımızda ‘yargıya güvenmiyoruz’ diyerek bu işten kaçtılar. 2010’da ‘kürsü dokunulmazlığı ile sınırlansın’ dediğimizde Sayın Cumhurbaşkanı ‘Bize oyun oynamaya çalışıyorlar, seçilmiş milletvekillerini hakimlerin vicdanına terk edemeyiz’ demişti. Bugün gelinen noktada, 2012 gibi yeni bir dokunulmazlık tartışmasını yürütüyor. 2012’de bunu söyledikten üç ay sonra baldıran zehiri içeceği bir barış sürecini başlatmaktan bahsediyordu, bugün üç ay sonra ne noktada olduğunu bilmiyoruz.
CHP’nin kürsü dokunulmazlığı haricinde tüm dokunulmazlıklara karşı olduğunu belirten Özel, şunları kaydetti:
“Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla harekete geçmesi olası AKP Grubuna şunu söylüyoruz; cesaretiniz var mı gerçekten demokrasiye? Gelin bütün dokunulmazlıkları kaldıralım, her türlü adi suç için dokunulmazlık söz konusu olmasın, ancak kürsüde ifade edilen sözler ve bu sözlerin Meclis dışındaki tekrarı da suç kapsamında olmasın. “

Madencilerin Fişlenmesi İle İlgili Soru Önergesi

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız tarafından yazılı olarak yanıtlandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Özgür Özel

Manisa Milletvekili

 

13 Mayıs Soma faciasından sağ kurtulan madencilerden bazılarının, televizyon ve gazetelere facianın meydana geliş nedeniyle ilgili yaptıkları açıklamalar nedeniyle fişlendikleri iddiası tarafımıza ulaşmıştır. Bu iddialara göre; bazı madenciler faciadan sonra hükümetiniz ve bürokratlar aleyhine konuştuğu ve muhalif sendikaya üye oldukları için Soma’daki maden ocaklarında iş bulamamakta ve hatta TKİ ve ELİ bürokratları tarafından madencilerin fotoğrafları şirketlere verilerek güvenlik tarafından içeriye dahi alınmamaktadır.

Buna göre;

  1. 13 Mayıs Soma faciasından sonra hükümetiniz aleyhinde konuşan madencilerle ilgili gündeme gelen bu iddialar doğru mudur?
  2. Doğru ise, 13 Mayıs Soma faciasından sonra kaç madenci fişlenmiştir?
  3. Söz konusu madencilerin fişlenme gerekçesi nedir?
  4. İddialar doğru ise söz konusu madencilerin isimleri şirketlere Bakanlığınız talimatıyla mı bildirilmiştir?
  5. Bakanlığınızın konuyla ilgili bilgisi yok ise, iddialar hakkında herhangi bir inceleme/soruşturma başlatılmış ya da başlatılacak mıdır?

New York Times Gazetisindeki Maden Faciası Konulu Yazım

13 Mayıs günü Türkiye Soma’daki facia ile iş kazaları konusundaki derin uykusundan uyandı, ama bunun için 301 madencimizin derin uykuya dalması gerekti! Şu ana kadar, resmi rakamlara göre, 301 madencimizi kaybettik.

Böyle bir facia yaşanmadan önce parlamentoda önlem alınması gerektiğini dile getirdiğim 29 Nisan tarihli konuşmam ve Türkiye’de yasamanın denetim yollarından biri olan araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin önergem 13 Mayıs Soma Faciasının tam da ortasına bir kor gibi düştü.

Çünkü gerek 29 Nisan’da parlamentoda yaptığım konuşmam, gerekse verdiğim önerge Soma’daki maden kazalarını, yitirdiğimiz canları ve madenlerdeki siyaset-ticaret ilişkisinin acı gerçeğini anlatıyordu. Bu kazalar Soma’da ilk değildi. Her kazada birer, ikişer madencimizi yitiriyor ve artık cenazelerine gitmekten usanıyorduk.

Bu konuşmayı da yine Soma’da meydana gelen bir maden kazasının ardından 23 Ekim tarihinde parlamentoya sunduğum işte o araştırma önergesi nedeniyle yapmıştım. Önergem Soma’daki maden kazalarının araştırılmasını, denetlenmesini, çözüm yollarının bulunmasını amaçlayan bir komisyon kurulmasını talep ediyordu. Hatta, tam da o günlerde, ILO’nun kabul ettiği ve birçok ülkede ilan edilen İş Kazalarında Yaşamını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü ilan edilmesi için de bir kanun teklifi vermiştim. Bu anma günü sebebiyle, o gün Mecliste kürsüye çıktım, araştırma önergemi anlattım. İşçi sınıfını, sendikal hakları ve Soma’yı, madencilerimizi konuştum. 10 dakika boyunca anlattım. Ve dedim ki; ‘Gelin hep birlikte, iktidar-muhalefet, Soma için komisyon kuralım, burayı mercek altına alalım.’ Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP), bizimle ( Cumhuriyet Halk Partisi) birlikte bu önergeye evet dedi. Ama Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ‘sözde ileri demokrasi’ anlayışları gereği bu Komisyonun kurulmasına çoğunluk oyları ile hayır dedi! Çünkü bugün Türkiye’de bir parmak demokrasisi var. İktidar partisi milletvekilleri Recep Tayyip Erdoğan’ın ve parti ileri gelenlerinin dediğinin dışında asla kendi insiyatifleri ile hareket etmezler. Çünkü muhalefet onlara göre iktidarlarının baş belasıdır ve ne derse reddedilmelidir! Bu işin görünen kısmı ve bizim yıllardır parlamenter işleyişimizde artık aşina olduğumuz sorunlardan birisi. Ama işin iç yüzünde; madenlerdeki siyaset-ticaret ilişkisi yatıyor aslında. Soma’daki madenler iktidar ve sermaye ortaklığının bir prototipi ve haliyle buraların araştırılması elbette işlerine gelmezdi. En azından 3-5 kişinin öldüğü kazaların araştırılması için ‘evet’ demek onlar adına pek de akıllıca değildi! Ama şimdi bilanço ağır ve hepsi Türkiye ve dünya basının yazdığı bu önergenin içeriğini okuyorlar. Hatta kendileri verdiğim önergeye benzer bir önerge daha hazırladılar ve bugün parlamentoya sundular.
Biz onların önergesine evet diyeceğiz. Çünkü Soma’nın araştırılmasını istiyoruz. Sırf iktidar verdi diye bir şeyi reddetmemiz mümkün değil. Çünkü vicdanımızla hareket ediyoruz.
Ama biliyoruz ki kaybettiğimiz 301 canı da hiçbir şey artık geri getirmeyecek.
Şimdi yüzlercesinin yerin altından cansız bedenlerini çıkartmanın acısını yaşıyoruz. Soma’da sokaklarda insanlar göz yaşı ile dolaşıyor.
Soma ağlıyor, Türkiye ağlıyor. Acımız büyük.
13 Mayıs akşamından beri her gün sabahın ilk ışıklarına kadar madenin başındayım. Oradan, oraya koşuşturuyorum. Acılı ailelerin yanındayım, yanındayız… Tarifi imkansız bir acının içinde, elimizden gelen tüm desteği seferber ettik. Ama gözyaşlarını , acılarını silemeyeceğimizi de çok iyi biliyoruz. Şimdi hepimizin yüreği kömür karası ve bizler de o göçüğün altında kaldık.

Belki sözlerimi şu cümlelerle tamamlamam doğru olacaktır. 29 Nisan 2014 günü Mecliste yaptığım konuşmamdan;
“ Yeryüzü sıcak olsun diye o soğuk maden ocağına inip alın teri ile ekmeğini kazanan işçilerin emeklerini, alın terlerini, yaşama mücadelelerini bir siyasi partinin geleceğine, onun ikbali için Genel Başkanının oradaki miting meydanını doldurmasına, alkışlamasına tahvil etmeye çalışanlar, bu yaptıklarının hesabını eninde sonunda, tarih karşısında, hem Türkiye işçi sınıfına hem de bu ülkenin güzel emekçi insanlarına verecekler.” /Özgür Özel 29 Nisan 2014-TBMM Tutanakları

Dünya Sağlık Günü ve Sağlık Haftasına İlişkin Basın Açıklaması

:”SAĞLIK SİSTEMİ ALARM VERİYOR. VATANDAŞIN SAĞLIĞA ERİŞİMİ HER GEÇEN GÜN DAHA DA ZORLAŞIYOR!”

Bugün sağlıkta adeta bir yıkım yaşanmakta, sağlığı bir kamu hizmeti olarak değil ekonomiye kaynak olarak gören hükümet sağlık hakkını ve hasta haklarını ihlal eden çok sayıda uygulamaya imza atmaktadır. Sağlık hizmetlerinin hastanın bedensel ve ruhsal bütünlüğünü, saygınlığını koruyacak biçimde, eşit, ücretsiz verilmesi evrensel bir insan hakkı iken, ülkemizde sağlık hakkına ancak parası olan ulaşabilmektedir.

SİSTEM ALARM VERİYOR!

Vatandaşlarımız eczanelerde, hastanelerde ve maaşlarından olmak üzere toplamda 11 farklı ödeme yapmakta ve sağlığa erişim her geçen gün daha da zorlaşmaktadır. Şaşırtmacalarla hastayı yönlendiren bu sistem içerisinde şu anda hastalarımız İlaç Katılım Payı, Muayene Katılım Payı, Reçete Ücreti, Eşdeğer ilaç Fiyat Farkı,Kutu Başına ilave 1 TL, Özel Hastane fark ücreti, Tetkik fark ücreti, Erken Muayene fark ücreti, Öncelikli Tetkik Ücreti, İstisnai Sağlık Hizmeti ve Telefonla Randevu Parası ( Bu hizmetin bedeli Sağlık Bakanlığı tarafından üstlenilmesi gerekirken, bedel vatandaşa ödetilmektedir.) adı altında 11 farklı ücret ile adeta cezalandırılmaktadırlar. Bugün, işte bu küçük gibi görünen, ancak toplayınca yoksulluk içindeki milyonlarca yurttaşın bütçesinde önemli bir yer tutan, katkı – katılım payları doktora gitmeyi engelleyecek kadar caydırıcı hale gelmiştir ve Bakanlık maalesef bundan gurur duymaktadır. Oysa artık bu sistem alarm vermektedir.

SAĞLIK ERİŞİLEBİLİR OLMAKTAN ÇIKTI. PAHALI BİR HİZMETE DÖNÜŞTÜ

Sağlık, Türkiye’de en temel hak statüsünden çıkmış ve en pahalı, ulaşımı en zor hizmet kategorisine eklenmiştir. Kar hedefinin, hak anlayışının önüne geçtiği işte böyle bir ortamda, hasta haklarının ve sağlık hakkının önündeki en büyük engelin AKP hükümeti ve onun sağlıkta yarattığı yıkım olduğu rahatlıkla görülecektir. Bu duygu ve düşüncelerle sağlık hakkının eşit ve erişilebilir bir şekilde uygulandığı bir Türkiye diliyor ve Dünya Sağlık Günü ve Sağlık Haftasını kutluyorum.

Saygılarımla,

Özgür Özel

CHP Manisa Milletvekili

8 Mart Emekçi Kadınlar Günü Kutlu Olsun

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü yüzlerce yıllık bir mücadelenin adı ve kadınların ayrımcılığa, haksızlıklara ve adaletsizliğe karşı haykırışlarının bir simgesidir.

Ancak, hala ülkemizde ve dünyada milyonlarca kadın şiddete maruz kalmakta, açlık ve yoksulluk içinde yaşamını sürdürmektedir. Kadınlar hala toplum içinde var olma mücadelesi vermektedir. Kadınlar hala dünyanın her yerinde seslerini duyurabilmek, eşit yurttaşlar olabilmek için büyük bedeller ödemektedir.

Ülkemizde de son 12 yılda AKP iktidarı tarafından adeta “kadın düşmanı” bir anlayış ile hayata geçirilen politikalar kadınları yasalar önünde eşitmiş gibi gösterirken, onların gündelik hayatta yok sayılmalarına neden olmuştur. AKP iktidarı kadına haklarını vermek bir yana kadını aşağılayan, yok sayan anlayışın öncüsü konumuna gelmiş, bu dönemde kadın cinayetleri katlanarak artmıştır.

Her gün onlarca kadın sokakta, ailede şiddete maruz kalmakta ve kadın cinayetleri ise vicdanlarımızın kara lekesi, ülkemizin yüz karası olarak karşımızda durmaktadır.

Hayatının baharındaki Özgecan öldürüldüğünde bile, tüm toplum tek yürek tek ses olmuşken, Özgecan ve tüm kadınlar için adalet isteyen milyonları bölmeye, ayrıştırmaya, ötekileştirmeye kalkanlar unutmamalıdır ki, kadın cinayetleri politiktir. “Kadın-erkek eşit değildir” diyenler ise adeta bu vahşete davetiye çıkartmaya devam etmektedir.

Bilinmelidir ki; Özgecan’ı ve öldürülen tüm kadınlarımızı unutmayacak, unutturmayacağız.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizler özgür kadınların, özgür toplumlar yaratacağına olan inançla kadınlarımızın mücadelesine her dönemde omuz verdik ve onların bu mücadelesinin sesi olmaya, sözü olmaya gayret ettik, etmeye de devam edeceğiz.

Toplumun her alanında, siyasette, ekonomide, üretimde, eğitimde yaşanan cinsiyet ayrımcılığının ve kadın cinayetlerinin son bulduğu daha çağdaş, daha özgür ve daha güçlü bir ülke olmanın özlemi ile tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyorum.

Kadın erkek eşitliğinin fıtrata aykırı olduğunu söyleyen diktatöre inat: YAŞASIN KADINLAR!

Saygılarımla,

Özgür ÖZEL

 

Manisa Milletvekili

CHP Parti Meclisi Üyesi

Uğur Mumcu’ nun Katledilişinin 22. Yılı

Bugün, 1993 yılında hunharca katledilen bu ülkenin sakıncalı piyadesi, devrimci gazeteci,  tam bağımsız Türkiye’nin, gericiliğe karşı mücadelenin, cesur gazeteciliğin, laikliğin ve demokratlığın simgesi Uğur Mumcu’nun ölümünün üzerinden tam 22 yıl geçti.

Bugün; yine demokrasiye hasretiz.

Bugün; yine adalete hasretiz.

Ülkemizde son 100 yıl içinde 60’tan fazla gazeteci siyasi cinayetler sonucu öldürüldü. Bugün Mumcuların, İpekçilerin, Aksoyların, Kışlalıların, Göktepelerin ve Dinklerin failleri hala bulunmadı, faili meçhuller karanlıkta bekliyor. Bu cinayetlerin aydınlatılması için bugüne kadar hiçbir şey yapılmadığı gibi zaman aşımına da göz yumanların yönettiği bu ülkede; belki de bugün o cesur kalemler yaşasaydı hepsi “içeride” olacaklardı, biliyoruz! Çünkü, bundan yıllar önce muhalifler tek tek öldürülürken, bugün gerçekleri söyleyenlerin, onlar gibi düşünmeyenlerin, muhalif olanların tek tek cezaevine konulduğuna şahit oluyoruz.

Her yıl Ocak ayında olduğu gibi yine bir Adalet ve Demokrasi haftasındayız ve bu yıl teması “Suçlular ve Güçlüler” olarak belirlenen bu haftada ülkemizin karanlık yüzü ile bir kez daha yüzleşiyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak; faili meçhul cinayetlerin aydınlanması için verdiğimiz her araştırma önergesinin tek tek reddedildiği “unutuşun kolay ülkesinde”;  Mumcu’ları unutmamak ve unutturmamak için mücadele etmeye kararlılıkla devam ediyoruz.

Zaman aşımına uğrayan, açığa çıkartılmamış her faili meçhulden de elbet hesap sorulacağına, bu ülkeyi bataklığa sürükleyen tüm suçluların ise bir gün mutlaka adalet önünde hesap vereceklerine yürekten inanıyoruz. Aydınlık günler çok yakında, biliyoruz!

Faili meçhul tüm cinayetlerin aydınlatıldığı bir Türkiye özlemi ile ölümünün 22. yılında, bir gün bile olsa gerçeği söylemekten vazgeçmeyen usta gazeteci Uğur Mumcu’yu saygı ve hasretle anıyorum.

Uğur Mumcu ölümsüzdür!

“Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi…

Bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi.”

Unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız!

Saygılarımla,

Ecz. Özgür ÖZEL

MANİSA MİLLETVEKİLİ

CHP PARTİ MECLİSİ ÜYESİ

Kadın-erkek eşit değildir diyen diktatöre inat: Yaşasın Kadınlar!

 

5 Aralık 1934 tarihinde tüm kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkını tanıyarak dünyanın birçok ülkesinden çok daha önce demokrasi ile tanışan ülkemizde bugün her alanda cinsiyet eşitsizliği yaşanmakta, kadınlarımız başta siyaset olmak üzere,  okulda, işyerinde, sokakta ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar.

Bugün, kadınlarımız başta siyasi eşitlik olmak üzere birçok alanda 1934 yılının çok çok gerisindedir ve yasalar önünde eşit olmalarına rağmen hala ülkenin birçok yerinde eşitsizliklerle mücadele etmek durumundadırlar.  Modern Türkiye’nin kuruluşu ile birlikte ülkemiz dünyada kadın hakları açısından öncü ülke iken, bugün bu yarışta geri kalmıştır.

 “Kadının yeri evidir!” “Yeterli donanımda kadın yok!” ‘Kadın erkek eşit değildir’ zihniyetinin gölgesinde bugün kadınlar seçilme hakkını kullanabilmek için dahi çok sayıda engelle mücadele etmektedir. Kadını sadece ailenin içinde bir birey olarak gören yasakçı zihniyet, kadının ilerlemesinin ve toplumun her alanında aktif olabilmesinin önündeki en büyük engeldir ve bu sorun her geçen gün derinleşerek büyümektedir.

Bugün, bırakın parlamentodaki kadın milletvekili sayısını, kadınların işgücüne katılımından, eğitim hayatına, yaşadığı şiddete ve kadın cinayetlerine kadar her alanda ülkemiz utanç verici bir tablo ile karşı karşıyadır Parlamentoda kullanılan dilde dahi cinsiyetçi söylem devam etmekte ve kadınlar yok sayılmaktadır.

 “Ey kahraman Türk kadını, sen omuzlar üzerinde göklere yükselmeye lâyıksın.” diyerek onlara verdiği önemi her fırsatta dile getiren ve bu doğrultuda büyük bir devrimi gerçek kılan Mustafa Kemal Atatürk’ün Kadınımıza ve tüm milletimize armağan ettiği Kadına Seçme ve Seçilme Hakkı Verilişinin 80. Yılını kutluyor ve bir kez daha yineliyorum:

Kadın erkek eşitliğinin FITRAT’a aykırı olduğunu söyleyen diktatöre inat: YAŞASIN KADINLAR!

Saygılarımla,

Özgür ÖZEL

Manisa Milletvekili

CHP Parti Meclisi Üyesi

Dünya Madenciler Günü Mesajı

“ Yeryüzü sıcak olsun diye o soğuk maden ocağına inip alın teri ile ekmeğini kazanan işçilerin emeklerini, alın terlerini, yaşama mücadelelerini bir siyasi partinin geleceğine, onun ikbali için Genel Başkanının oradaki miting meydanını doldurmasına, alkışlamasına tahvil etmeye çalışanlar, bu yaptıklarının hesabını eninde sonunda, tarih karşısında, hem Türkiye işçi sınıfına hem de bu ülkenin güzel emekçi insanlarına verecekler.”

Özgür Özel

Manisa Milletvekili

29 Nisan 2014-TBMM Tutanakları

***

Bugün 4 Aralık 2014.

Soma Faciasının üzerinden tam 206 gün geçti.

Ölenler öldü, kalan sağlar ise işsiz şimdi!

Bugün 4 Aralık ve Soma faciasının üzerinden geçen bu 206 günde Türkiye toplam 38 kazada 54 maden emekçisini yitirdi.

Ermenek’te 5 madencimizin cansız bedenine ise aradan 1 aydan fazla zaman geçmesine rağmen hala ulaşılamadı.

Karadon’da Mayıs 2010’da meydana gelen grizu faciasından sonra 30 işçinin yaşamını yitirmesi ile ilgili, dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın “güzel öldüler” yorumundan bu yana değişen hiçbir şey yok!

Yitip giden madencilerin arkasından benzer tepkiler yine verildi ve hükümet tarafından bu ölümler de “ normal”, “olağan” “kader” ve “fıtrat”…olarak görüldü. Görülmeye de devam ediyor.

Ancak,

“ Yeryüzü sıcak olsun diye o soğuk maden ocağına inip alın teri ile ekmeğini kazanan işçilerin emeklerini, alın terlerini, hayatlarını siyaset-sermaye ve sendika üçgeninde bir kara deliğe hapsedenler bu yaptıklarının hesabını eninde sonunda, tarih karşısında, Türkiye işçi sınıfına, bu ülkenin güzel emekçi insanlarına vereceklerdir”

Soğuk zindanlarda çocukları gülsün diye ölümü göze alan ama yine de yüzleri bir türlü gülmeyen maden emekçilerimizin her daim yanlarında olduğumuzu yineliyor, Dünya Madenciler Gününde bir kez daha tüm maden şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyorum.

Saygılarımla,

Özgür ÖZEL

MANİSA MİLLETVEKİLİ

CHP PARTİ MECLİSİ ÜYESİ

3 ARALIK DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ MESAJI

Sosyal adaletin ve sosyal demokrasinin görünür olabileceği en önemli toplumsal alanlardan birisi engelli vatandaşlarımızın yaşam kalitesi ve onların refahı, mutluluğudur.

Ancak bugün ülkemizde gelişmişliği sadece ekonomik rakamlarla ölçen bir anlayış hakimdir ve bu anlayış en çok engellilerimizi mağdur etmektedir. Çünkü kağıt üzerinde var olan ama sokakta, işyerinde yani toplumsal hayat içinde varolamayan vatandaşlarımız engellilerimizdir ve bu nedenle insanı bir matematik hesabına indirgeyen bu anlayışın bir an önce değişmesi gerekmektedir. Bu anlayış değiştiğinde ve sosyal devlet anlayışının hakim olduğu bir toplum olduğumuzda, engellilerimiz de gelişmişlikten, refahtan pay alır ve işte ancak o zaman gerçekten çağdaş ve güçlü bir Türkiye mümkün olabilir.

Bugün ülkemizde aileleri ile birlikte sayıları 30 milyonu bulan engellerimizin ve ailelerinin durumları son derece trajiktir. Onlar, ülkemizin sessiz çoğunluğu, ülkemizin görünmeyen gerçeğidir. Bu üzücü tablonun değişmesi, engellilerimizin eşit vatandaş olarak görülmeleri ve onurlu bir hayat sürebilmeleri için en başta ayrımcılığın önlenmesi yasasının hayata geçirilmesi gerekmektedir.

 Bir diğer önemli husus ise, engellilerimizi en çok etkileyen alanlardan birisi sağlık alanında yaşadıkları sorunlardır.  Bu alanda hiçbir kısıtlama olmadan engellilerimizin sağlık gereksinimlerine kavuşmaları sağlanmalı ve bu konunun önündeki her türlü yasal engel bir an önce kalkmalıdır. Ancak, bugün, Sağlık Uygulama Tebliği’nde yapılan değişiklikler, sürekli değişen tarifeler, artan fiyatlar engellilerimizin sağlık gibi en önemli ihtiyaçlarını karşılayamamalarına neden olmaktadır.  Engellilerimizin bu artan fiyatlarla ameliyat olmaları, ilaç almaları, ortez ve protez taktırmaları günden güne güç bir hal almaktadır.

Bu nedenle, başta engellilerimize karşı her tür ayrımcılıkla ve ayrımcı zihniyet ile mücadele etmeli ve onların en temel sorunları olan sağlık alanındaki aksaklıklar bir an önce giderilmelidir.  Ancak o zaman, engellilerimizin toplum içerisinde görünür olması sağlanabilir ve engellilerin yaşamın her alanına katılım gösterdikleri, kimseye muhtaç olmadıkları çağdaş bir toplum düzeyi yakalanabilir.

Bu duygu ve düşüncelerle, her şeye rağmen bütün engelleri aşma azmine ve kararlılığına sahip tüm engelli vatandaşlarımızın Dünya Engelliler Gününü yürekten kutluyor, zihinlerdeki engellerin kalktığı bir toplumda hep birlikte mutluluk ve sağlıkla yaşamayı diliyorum.

Saygılarımla,

Ecz. Özgür ÖZEL

MANİSA MİLLETVEKİLİ

CHP PARTİ MECLİSİ ÜYESİ

Kurban Bayramı Mesajı

CHP MANİSA MİLLETVEKİLİ ÖZGÜR ÖZEL’İN KURBAN BAYRAMI MESAJI

Hakça paylaşımın, dayanışmanın, kardeşliğin, barış ve huzurun egemen olduğu Bayramlar, yaşadığımız zor günleri bir nebzede olsa unutturmakta, umudu yeşertmektedir. Ancak bu bayramı da yine buruk bir şekilde karşılıyor, Soma’daki 301 canımızın acısını ve yakın coğrafyamızda devam eden savaşı, yaşanan insanlık dramını yüreğimizde hissediyoruz.

Böylesi bir bayram gününde, bir kez daha Soma’da hayatını kaybeden madenci kardeşlerimizi rahmetle anıyor, geride kalanların yaralarını sarmak, güç koşullarda ekmeğini kazanan, alın teri döken tüm maden emekçilerimizin yaşadığı zorluklara çözüm bulmak için mücadeleye devam edeceğimizin altını çiziyorum.

Bugün, dünyamızda ve bölgemizde yaşanan insanlık dramının artık son bulmasını ve Soma’daki gibi büyük acıların, göz göre göre gelen büyük faciaların ise bir daha yaşanmamasını temenni ediyorum.

Bugün, yüreği yanan tüm evlatların, tüm ana babaların acılarına bir kez daha ortak oluyor ve gözyaşının yerini sevince bırakmasını diliyorum.

Savaşların son bulduğu, işsizliğin, yoksulluğun, baskıların ve yasakların olmadığı bir ülke ve dünya özlemi ile tüm yurttaşlarımızın ve Manisalı hemşerilerimin Kurban Bayramını en içten dileklerime kutluyorum.

Saygılarımla,

Özgür ÖZEL

MANİSA MİLLETVEKİLİ

CHP PARTİ MECLİSİ ÜYESİ